Abant & Yedi Göller: Sonbahar denince akla hemen sarının ve kırmızının tonlarında dökülerek hışırtısıyla mest eden yapraklar geliyor. Dökülen yapraklar deyince de elbette Bolu. Bolu’ya gitmenin en güzel zamanı şüphesiz sonbahar. Doğanın kışa hazırlandığı bu mevsimde ruhu dinlendiren yürüyüşler, Yedi Göller’de kamp yaparak taçlandırılabilir.

Kaz Dağları: Mitolojiye konu olmuş, güzelliğiyle büyüleyen Kaz Dağları, sonbaharda adeta bir renk cümbüşüne dönüşüyor. Şelaleleri ve bitki örtüsü ile gezginlere davetkâr manzaralar sunmak konusunda bir hayli cömert olan bu doğa harikası lokasyon, her mevsim olduğu gibi sonbaharda da kamp ve doğa tutkunlarını kendine çekmeyi başarıyor.

İğneada: Dünyanın sayılı longoz ormanlarından birine ev sahipliği yapan İğneada, sonbaharın büyüleyici rotalarından biri. İğneada aynı zamanda yalnızca Türkiye’nin değil, aynı zamanda Avrupa’nın da kayın ve meşe ağırlıklı en büyük longozu olma özelliğini taşıyor. Karadeniz’e kıyısı olan bu küçük kasaba, yılkı atları, endemik bitki çeşitliliği ile doğaseverler tarafından mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Toskana: Son yıllarda bohem rüzgârların ve doğaya dönüşün yükselişiyle birlikte hasat festivalleri daha da önem kazanmaya devam ediyor. Üzümden balkabağına, kestaneden mantara kadar pek çok mahsulün onuruna Toskana’da bu dönem sangreler yani hasat festivalleri düzenleniyor. Dolayısıyla da Toskana’nın yıldız sezonu Eylül ve Ekim ayları oluyor. Hava sıcaklığının bunaltıcı olmadığı, sonbahar sarı ve kızıllarının hâkim olduğu kırsalda doğanın tadını çıkararak, lezzet turlarına katılmak mümkün.

Dubrovnik, Hırvatistan: Hırvatistan’ın kültür hazinesi olarak bilinen Dubrovnik, sonbahar tatillerine elverişli iklimi ile seyahat etmek isteyenleri kendine çekiyor. Film, klasik müzik ve yemek festivalleriyle etkinliklerle dolu bir tatil vadeden Dubrovnik’de sonbaharda denizinin tadı çıkarılabilir.